*English version, "What is AA+A?" is present in the blog acrhive under February 2009
Proje tanıtımı: AA+A
Sanatın; alınıp satılabilir bir ürün, örneğin İKSV’nin bize sunduğu bir seçki, medyada çok kullanılıp muhatapları karmaşıklaşmış, anlamını yitirmiş bir sözcük, toplumun çoğunluğundan fikren soğuklaşmış (anlaşılmayan, elitist göndermelerle dolu, “başka” bir sınıfa ait olduğu imajı yaratılmış, seyredenin beğeni özgürlüğünü kısıtlanmış olması gibi nedenlerle) ve madden soyutlanmış (ulaşım, ücretler, zaman gibi sebeplerle) bir kavram, bir estetik somutlama, gelenekçi bakışın bir penceresi gibi tanımlara daha yakın olduğu günümüz ve çevremizde bu projenin amacı kesinlikle sanat yapmak değildir.
Tiyatronun; kurumlar aracılığıyla tarih müzelerine dönüştüğü, özel tiyatroların sahiplerinin isimlerini sattığı, birkaç kendine has girişimin kendi dar çevresinde kısıtlı kaldığı, oyuncuların önce yazarın sonra yönetmenin çerçevesine sıkıştığı, ürünün hayalinin üreticileri bir araya getirmek yerine bir araya gelebilenlerin hayal etmek zorunda kaldığı ürünlerin doğduğu, üretim alanlarının kapalı kaldığı dünyasında bu projenin amacı kesinlikle tiyatro yapmak değildir.
Bu proje yalnızca üreticilerinin ataletine ve algının bozulmuşluğuna karşı durmak için ortaya çıkmıştır.
Görüntülerin, durumların ve olayların arkasında konturlarının çok ötesinde anlamlar yüklüdür her seferinde. Uyaranlar bombardımanı ve yüksek hızda yaşarken bu derinlemesine anlamları görmek bir yana, duyularımızı körelterek görüntü, durum ve olayların kendilerine dahi duyarsız kalmak için eğitiyoruz kendimizi ya da eğitiliyoruz. Bu proje aracılığıyla öğrenilmiş ve sindirilmiş ATALETimizi kırarak İFADE etmeye değer ya da edilmesi gerekli gördüğümüz konuları, belli bir form içinde ve sokakta yeniden canlandırarak konuyu ÇERÇEVE içine koyup GÖRÜNÜR ve FARK EDİLİR kılmayı, bu süreçle de bu canlandırmaya muhatap kalan “seyirciler”in konu üstünde yeniden düşünmelerini, bunu başaramıyorsak bile ALGIlarını gıdıklamayı ya da en azından yaşadığımız DENEYİM üzerinden kendimizi ve bir yaşam tarzı olarak farkındalığımızı HAREKETE GEÇİRMEYİ amaçlamaktayız.
Sanatın; alınıp satılabilir bir ürün, örneğin İKSV’nin bize sunduğu bir seçki, medyada çok kullanılıp muhatapları karmaşıklaşmış, anlamını yitirmiş bir sözcük, toplumun çoğunluğundan fikren soğuklaşmış (anlaşılmayan, elitist göndermelerle dolu, “başka” bir sınıfa ait olduğu imajı yaratılmış, seyredenin beğeni özgürlüğünü kısıtlanmış olması gibi nedenlerle) ve madden soyutlanmış (ulaşım, ücretler, zaman gibi sebeplerle) bir kavram, bir estetik somutlama, gelenekçi bakışın bir penceresi gibi tanımlara daha yakın olduğu günümüz ve çevremizde bu projenin amacı kesinlikle sanat yapmak değildir.
Tiyatronun; kurumlar aracılığıyla tarih müzelerine dönüştüğü, özel tiyatroların sahiplerinin isimlerini sattığı, birkaç kendine has girişimin kendi dar çevresinde kısıtlı kaldığı, oyuncuların önce yazarın sonra yönetmenin çerçevesine sıkıştığı, ürünün hayalinin üreticileri bir araya getirmek yerine bir araya gelebilenlerin hayal etmek zorunda kaldığı ürünlerin doğduğu, üretim alanlarının kapalı kaldığı dünyasında bu projenin amacı kesinlikle tiyatro yapmak değildir.
Bu proje yalnızca üreticilerinin ataletine ve algının bozulmuşluğuna karşı durmak için ortaya çıkmıştır.
Görüntülerin, durumların ve olayların arkasında konturlarının çok ötesinde anlamlar yüklüdür her seferinde. Uyaranlar bombardımanı ve yüksek hızda yaşarken bu derinlemesine anlamları görmek bir yana, duyularımızı körelterek görüntü, durum ve olayların kendilerine dahi duyarsız kalmak için eğitiyoruz kendimizi ya da eğitiliyoruz. Bu proje aracılığıyla öğrenilmiş ve sindirilmiş ATALETimizi kırarak İFADE etmeye değer ya da edilmesi gerekli gördüğümüz konuları, belli bir form içinde ve sokakta yeniden canlandırarak konuyu ÇERÇEVE içine koyup GÖRÜNÜR ve FARK EDİLİR kılmayı, bu süreçle de bu canlandırmaya muhatap kalan “seyirciler”in konu üstünde yeniden düşünmelerini, bunu başaramıyorsak bile ALGIlarını gıdıklamayı ya da en azından yaşadığımız DENEYİM üzerinden kendimizi ve bir yaşam tarzı olarak farkındalığımızı HAREKETE GEÇİRMEYİ amaçlamaktayız.
Projenizin devamındaki metinleri okuyup videoları izlemek nietindeyim. Yalnız.
ReplyDeleteSanatın eğer başka bir sınıfa ait olmadığına inanıyorsanız (ki öyledir demiyorum; sadece sizin varsayımınızdan yola çıkıyorum) "entel-dantel" bir dil yerine daha açık seçik, gündelik bir dille kendinizi ifade etmeniz gerekirdi açılış metninde. Kendim için konuşmuyorum, evelallah okudum anladım. Cümlelerin bir paragraf sürmesinden sıkıldım, yine de anladım. Ama daha rahat anlaşılır ve kendi duruşunuzla daha bağdaşık bir giriş yapmamanız açıkçası samimiyetinizden şüphe duymama sebep oldu. Sanat üst sınıf elitlerin tekelinde olduğundan şikayetçiyseniz, sadece elit bir kesimin anlayabileceği bir giriş ile çoktan hitap etmek istediğiniz kitleyi kendinize yabancılaştırmış oluyorsunuz.
Şayet elit bir kesime hitaben ammavelakin toplumun yararına "sanat" yapmak istiyorsanız bu sefer de gene bahsettiğiniz yabancılaşmayı yaratıyorsunuz.
Bir tanıdığım vasıtasıyla "İlginçmiş," demesi üzerine buldum bu siteyi ve yanlış anlamayın, projenin fikri hoşuma gitse de yanlış olduğunu düşündüğüm noktaları belirtmeyi sorumluluğumda bulurum.
Kolay gelsin.
Öncelikle DKS'ye
ReplyDeleteYorumların için, yanlış olduğunu düşündüğün noktaları belirttiğin için teşekkür ederiz.
Kafandaki soru işaretlerine şu şekilde karşılık verebilirim: Öncelikle bu site sokakta vuku bulan bir çalışmanın, orada olup bitenin bir tanıtımı ve kayda geçmesi, varlığının altı çizilmesi için açıldı ve metinler de iyi kurgulanmış manifestolar yerine tek başına yeterli ifade gücü olmayabilecek videoları desteklemek için konuldu. Yani düşündüğün kadar iddialı metinler değil. Ayrıca metinlerde geçen sınıf, elit gibi sözcükler benim de inancımı yansıtmaktan çok gündelik dile geçmiş kalıplar olarak kullanılmıştır. "Entel-dantel" anlatım diliyse özel bir tercih değil benim doğaçlama yazı dilimdir ve anlaşılır olmadığım konusunda sık sık eleştirildiğim için kaygını anlıyorum ve önümüzdeki metinleri koymadan önce bu yönden gözden geçireceğime söz veriyorum. Yine de anlamış olmana sevindim ve daha birçoklarının da anlamış olduğunu umuyorum.
Yine dile geldiği gibi amacımız sanatla, hitap etmekle, yararla ya da kesimlerle ilgili değil, bunu dürüstçe söylediğimize inanabilirsin. Bu nedenle de bahsettiğin kaygılardan çok algıdaki kırılmalarla ilgileniyoruz. Bu açıdan baktığında -ve sıklıkla yazı dilim eleştirildiğinde de tek savunmam budur- metnin bu şekilde gelişmiş olması da sanırım biraz daha anlaşılır olacaktır.
Sanırım bu açıklamalar endişelerine biraz cevap verecektir ve ben de anlaşılırlık konusundaki uyarını dikkate alacağımı tekrar belirtiyorum. Teşekkürler.
Damla